Gidilecek en iyi yerlerden bir tanesi!
Carte Blanche
Film noir tarzında, hoş grafiklere ve eğlenceli karakterlere sahip bir macera oyunu.
Hikaye 1920'lerde geçiyor. Kahramanımız Edgar Delacroix taşrada büyümüş ve üniversiteden yeni mezun olmuş bir gençtir. Ailesi artık hayatı öğrenme vaktinin geldiğini düşünerek Edgar'ı Montreal'e iş bulmaya yollar.
Edgar bir özel dedektiflik ofisinde iş bulur. İşi öğrenmek adına ufak bir araştırmada görevlendirilir fakat bu andan sonra kendisini büyük bir serüvenin içinde bulur.
Siyah beyaz atmosferi, güzel senaryosu, eğlenceli diyaloglarıyla Carte Blanche gayet çok zaman geçirilecek bir macera oyunu. Oyunun yapımı 'Absurdus' firmasına ait ve oyun 2006 tarihinde yayınlanmış.
Macera oyunlarından hoşlanana herkese tavsiye ediyorum. Özellikle Edgar'ın çalıştığı ofisteki çatlak sekreter teyzeye dikkat!
Saab PhoeniX Concept
Saab'ın Cenevre 2011 Otomobil Fuarı'nda tanıtımını gerçekleştirdiği konsept aracı. Eee, yoruma gerek yok!
Sadık Dostum: Muşvolan
Nesnelerini gözümüzle hareket ettirebilsek ne zevkli olurdu değil mi? Kitapları, çantaları veya kalemleri gözümüzle orada oraya sürükleyerek kuvvetten tasarruf edebilirdik. Veya topları, balonları gözümüzle sağa sola savurarak stres atabilirdik.
Teknoloji belki bir gün bir şekilde bunu gerçekleştirebilir ama şimdilik böyle bir şey yapabilme ihtimalimiz yok.
Üzülmeyin! İnsan doğası bu derdinize çözüm sunuyor!
Koltukta veya yatakta uzanırken bembeyaz bir tavanla göz göze gelip boş boş bakışırak canınızın sıkıldığı olduğu mu hiç?
Eğer bu durumdan şikayetçiyseniz 'muşvolan' ile tanışın!
Kendimi bildim bileli gözümün önünde yukarıdaki gibi ip ve nokta şeklinde siyaha çalan saydam cisimler uçuşur. Fakat rastgele değil, gözün hareketine göre gerçekleşir bu olay. Yani bu cisimleri gözünüzle istediğiniz yere sürükleyebilir, hatta ani göz hareketleriyle istediğiniz yere fırlatabilirsiniz bile!
Öte yandan çok hareketli arkadaşlardır bunlar, sabit olarak görmek istediğinizde sürekli yukarı aşağı veya sağa sola kaçışırlar. Dolayısıyla bu durum bazen stres atayım derken streslenmenize sebep olabilir.
Muşvolanlar her zaman gözükmezler. Çağırmak için yapmanız gereken tek şey tavana veya duvara bakmak! Tavana bakmak daha hızlı ve tesirli sonuç verir. Öylece bakıp bir iki saniye içinde arkadaşınızın gelmesini bekleyebilir veya gözünüzü yukarı aşağı oynatarak ata ıslık çalıyormuşcasına hemen yanınıza çağırabilirsiniz!
İstisnai durumlar haricinde tıbben tehlike teşkil etmezler. Bilgi için tıklayın.
Muşvolan iyi gününüzde, kötü gününüzde hep yanınızdadır, sizi asla yalnız bırakmaz. Muşvolan zeki, çevik ve ahlaklıdır. Ve ben muşvolanın iplik ve nokta şeklinde olanlarını severim!
Siz de muşvolan ile yaşıyor ve onu çok seviyorsanız benimle iletişime geçin, dernekleşelim!
Agora Meyhanesi
Sana bu satırları
Bir sonbahar gecesinin
Felç olmuş köşesinden yazıyorum.
Beşyüz mumluk ampullerin karanlığında
Saatlerdir, boşalan kadehlere
Şarkılarını dolduruyorum,
Tabağımdaki her zeytin tanesine
Simsiyah bakışlarını koyuyorum.
Ve, kaldırıp kadehimi
Bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum.
Burası Agora Meyhanesi
Burada yaşanır aşkların en madarası
Ve en şahanesi.
Burada saçların her teline bir galon içilir
Gözlerin her rengine bir şarkı seçilir,
Sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin
Bu sekiz köşeli meyhane seni bilir.
Burası Agora Meyhanesi.
Burası arzularını yitirmiş insanların dünyası.
Şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı
Boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik.
Bu akşam umutlarımı meze yapıp içiyorsam
Elimde değil,
Bu da bir nevi namuslu serserilik.
Dışarıda hafiften bir yağmur var.
Bu gece benim gecem.
Kadehlerde alaim-i semaların raks ettiği,
Gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece bu
Camlara vuran her damlada
Seni hatırlıyorum
Ve sana susuzluğumu...
Birazdan plaklarda şarkılar susar,
Kadehler boşalır,
Umutlar tükenir,
Mezeler biter
Biraz sonra,
Bir mavi ay doğar bu sarhoş şehrin üstünde
Birazdan bu yağmur da diner.
Sen bakma benim delice efkârlandığıma,
Mendilimdeki kızıl lekeye de boşver
Yarın gelir çamaşırcı kadın
Her şeyden habersiz onu da yıkar,
Sen mes'ut ol yeter ki,
Ben olmasam ne çıkar.
Dedim ya
Burası Agora Meyhanesi
Bir tek iyiliğin bütün kötülüklere
Meydan okuduğu yer.
Burası Agora Meyhanesi
Burası kan tüküren mes'ut insanların dünyası...
Onur Şenli
Şairle yapılan röportaj için tıklayın.
Bir sonbahar gecesinin
Felç olmuş köşesinden yazıyorum.
Beşyüz mumluk ampullerin karanlığında
Saatlerdir, boşalan kadehlere
Şarkılarını dolduruyorum,
Tabağımdaki her zeytin tanesine
Simsiyah bakışlarını koyuyorum.
Ve, kaldırıp kadehimi
Bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum.
Burası Agora Meyhanesi
Burada yaşanır aşkların en madarası
Ve en şahanesi.
Burada saçların her teline bir galon içilir
Gözlerin her rengine bir şarkı seçilir,
Sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin
Bu sekiz köşeli meyhane seni bilir.
Burası Agora Meyhanesi.
Burası arzularını yitirmiş insanların dünyası.
Şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı
Boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik.
Bu akşam umutlarımı meze yapıp içiyorsam
Elimde değil,
Bu da bir nevi namuslu serserilik.
Dışarıda hafiften bir yağmur var.
Bu gece benim gecem.
Kadehlerde alaim-i semaların raks ettiği,
Gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece bu
Camlara vuran her damlada
Seni hatırlıyorum
Ve sana susuzluğumu...
Birazdan plaklarda şarkılar susar,
Kadehler boşalır,
Umutlar tükenir,
Mezeler biter
Biraz sonra,
Bir mavi ay doğar bu sarhoş şehrin üstünde
Birazdan bu yağmur da diner.
Sen bakma benim delice efkârlandığıma,
Mendilimdeki kızıl lekeye de boşver
Yarın gelir çamaşırcı kadın
Her şeyden habersiz onu da yıkar,
Sen mes'ut ol yeter ki,
Ben olmasam ne çıkar.
Dedim ya
Burası Agora Meyhanesi
Bir tek iyiliğin bütün kötülüklere
Meydan okuduğu yer.
Burası Agora Meyhanesi
Burası kan tüküren mes'ut insanların dünyası...
Onur Şenli
Şairle yapılan röportaj için tıklayın.
Lomonosov Devlet Üniversitesi / Moskova
1755'te kurulmuş, 4 bini akademisyen olmak üzere toplamda 15 bin çalışana sahip. Mevcut 40 bin de öğrenciye...
Ana bina 2. Dünya sonrası dönemde yapılmış. Yüksekliği 220 metre. Öne ve yana doğru dört tane de kanadı var. Toplamda 33 kilometre uzunluğunda koridora ve 5.000 tane odaya sahip.
Mimarı Lev Vladimirovich Rudnev (1885 - 1956). Bir diğer ünlü eseri de Varşova'da bulunan Bilim-Kültür Sarayı'ymış. Zaten ikisi de benzer binalar. Görmek için tıklayın.
Biraz da hesap yapalım... Her katta 50 sınıf olsa... Her sınıfın mevcudu 20 olsa... Sınıfların yarısı kız öğrenci olsa... Diğer katlara inip çıkmaya lüzum kalmaz. Çünkü her kattaki kız öğrenci sayısı 500'ü bulur. Aralarındaki çirkinleri attınız. Ne kaldı? 400 kaldı. 400'den de yabancı öğrenci sayısı olan 50'i çıkartırsak 350 yapaaar ve Ekim Devrimi'nin 350. yılı kutlu olsun!...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)